22 Temmuz 2011 Cuma

Farniente

                                                                ''...farniente ...''
Kelimenin  İtalyanca sözlük anlamı : hiçbir şey yapmamanın mutluluğu .
                                          Bu kelimeyle, yaz tatilimin başında sabahtan akşama kadar doya doya gazete/dergi/kitap okumanın zevkine varmaya başladığım o ilk günlerde tanıştım.Okul stresinden,sözlü notu koşuşturmasından ve sınav dertlerinden kurtulduğumu yavaş yavaş anladığım ve güneşin denizin altın rengi kumun güzelliğine kendimi kaptırıp , tek derdimin 'cızırdamaya' başlamadan tatlı bi bronzluk kazanmak olduğunu fark etmeye başladığım o tatilin ilk günlerinde o yazı bana adeta ilaç gibi gelmişti ve beni,(ve tabii benim yaşlarımda birçok öğrenciyi , ama aynı zamanda çalışan insanları da )içinde bulunduğum durumu anlatmak için yazılmıştı sanki. Neyse sonuç olarak bu güzel kelimeyi ve benim için ifade ettiklerini sizin için paylaşmak istedim.
                                       Eminim ki herkes Türkçe karşılığından kelimeyi gayet iyi analiz edip,kendilerine göre yorumlamıştır. Ama bazı istatistik ve somut verilerden yararlanarak ben de kendi yorumumu katmak istiyorum.
                                       Öncelikle ''hiçbir şey yapmamak'' derken başka bir şey kastettiğimi veya başka bir imada bulunduğumu düşünmeyin.Çünkü hayır, bahsettiğim şey tam anlamıyla,%1500 yüzdeyle HİÇBİR ŞEY YAPMAMAKtı.Yani kısaca,toplum içinde basitçe ifade ettiğimiz haliyle : 'tembellik' . Kanıtlanmış haliyle 'çalışmak , yalnızca sonunda kavuşacağımız tembellik duygusuyla çekiliyor!' Yani çalışmayı değerli kılan aslında sonundaki tembellik duygusu.Ancak işin en en en başına gidersek,taaa fabrikaların kurulmaya başladığı,insanların birbirlerini nasıl ezip daha üst bir pozisyona geçeceğini henüz düşünmeye başlamadığı o zamanlara..Kapitalizmin insanın ruhunu,bedenini,aklını ve en önemlisi de İNSANLIĞINI ele geçirmeye başlamadığı o zamanlara..Fransa'yı ele alalım. En güzel ve bariz örnekten çıkalım yola.Marie Antoinette mesela.Şımarık Fransa kraliçesi ve Avusturya arşidüşesi..Henüz 14 yaşındayken Fransa veliahtı Louis le evlenip,dengesini kaybeden,kaybetmekle kalmayıp yeni geldiği bu ülkede fırtınalar estiren kraliçe..Sabahlara kadar devam eden sonu gelmez saray partileri mi desem,evliliği dışında ilgilenmekte olduğu sevgilileri mi desem,yoksa ele avuca sığmayıp yerinde duramayan o yaramaz kişiliğinin altında yatan savurganlık prensesinin başına açtığı belalardan mı söz etsem ? En iyisi sizlere Marie Antoinette'i canlandıran Kristen Dunst'ın oynadığı 2006 yapımı Sofia Coppola'nın olağanüstü filmi önermek sanırım. Onu izlediğinizde zaten Fransız Devrimi olsun,neden Marie Antoinette 'in ''Vatan Haini'' sıfatını aldığı olsun ve dönemin 'uç noktada yaşanılan -tabi ki saray hayatı kapsamında- aşırılıklar'ı olsun hepsine bir netlik kazandırmış olacaksınız.Eğer ''ay ben zaten çok iyi biliyorum,ne gerek var zaman kaybı-ıııı'' ıııı ! hatasına düşmeye meyilliyseniz durun,sakin olun , çok bilmişliğini lüzumu yok.Bilgili ve kültürlüyseniz ne güzel,ama bu film arşivinizden mükemmel bir eseri esirgemek anlamına gelmemeli.Hele ki kızlar,dönemin kıyafetlerini taşıyan güzelim Fransız bayanlarının zarafeti ve kokoşluğu karşısında epey eğlenecektir eminim :) Evet, biz bu konuya nerden gelmiştik? Ah evet,farniente,hiçbir şey yapmamak,tembellik,çalışmak .. falan falan öyle . 
               Yani , dediğim gibi tembellik o zamanlar çok yaygın ve normal bir şeydi. Sonra ne mi oldu? İnsanlar birer canavara dönüştü. Bizler,makineleştık.  Fabrikalar,dumanlar,egzozlar,üretim,çalar saatlerimizin ''tik tak'' sesi hayatlarımızın vazgeçilmez birer parçası olup çıktı.Kapitalist olduk,hırsla dolduk,mutsuz olduk,monoton olduk,insanlıktan mahrum olduk. E haliyle çalışma/iş delisi olduk.Hayatlarımız iş-ev ikilisi arasında geçen kısır bir döngü oldu..Hani ortaokulda sinirimizi bozan matematikteki o A -B şehir otobüs problemleri gibi aynı.Sadece problem çözülünce bu A-B yolundan kurtulamıyoruz artık.Çünkü işkoliğiz,hayatımızı işten ve çalışmaktan ibaret duruma getirdik.Bunu elbette -prosedür gereği - işverenlerimiz ve üstlerimiz bizden istedi,ama istesek bu duruma gelmezdik. Bunu biz istedik.
Biz istedik,biz yaptık,biz olduk. 
İşte bu yüzden değiştirmek de bizim elimizde.Grilerin içine biraz renk katıp,hayatımızın tonunu açmak bizlerin elinde.Çünkü çalışmak kadar,tembellik de ihtiyaç. Öyle olduğu için,ihtiyacımız olduğu için ve sizin sandığınızın aksine BİZLER MAKİNE OLMADIĞIMIZ İÇİN tembelliğe yer verin. Hayatlarınıza biraz ışıltı katmak,değiştirmek,değişmek,fırsat oluşturmak ve en önemlisi de zaman yaratmak sizin elinizde !
O zaman ne duruyosunuz hala?








PAYDOSSSSSSSSS ! HAYDİ   FARNIENTE ! 










Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanan yazıların tüm hakları Ceyda Meriç'e aittir. Kaynak gösterilerek dahi bir yazının tamamı yazılı izin alınmaksızın kullanılamaz. Sadece alıntı yapılan yazının bir bölümü, alıntı yapılan habere/yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder