''The Secret Garden'' isimli , bir zamanlar her hafta izlediğim dünya şirini filmden bir sahne.Utopia'yla nedense bir şekilde bağlantısı olduğunu düşünüyorum , çünkü izlerken hep böyle hayal alemine dalar,film bitene kadar da çıkamazdım..
.....Evet,yol arkadaşınıza da veda ettikten sonra başlarsınız ortamın atmosferinin sizi sürüklediği hayal alemine doğru yol almaya..Bir adım daha yaklaştığınızı hissettiğiniz o an , huzur dolar içiniz.Tepedeki sonsuz mavi gökle.Güle oynaya devam edersiniz ilerlemeye.Açıkhavanın içinde şen şakrak dolanıp dururken,birden karşınıza upuzun , eski bir tünel çıkar.Eski olduğunu kırık kaya parçalarından ve içinde kalmış,soluk 'utok' bitkisinin kalıntılarından anlayabilirsiniz.(İçinde yaşam ve canlılık belirtileri olan herhangi bir yerde bu bitkinin yaşayamaması mümkün değil çünkü.)Rüya gibi geçen bir yolculuğun ardından böyle somurtkan bir tünelle karşılaşmayı beklemediğinizin farkındayım ama yerinizde olsam ümidimi hemen kesmezdim , ne de olsa bir adım ötenizde sizi nelerin beklediğini bilmiyoruz ..Sizce minik,uçuşan,uçtukça kanatlarından parıltılar kopup havaya karışan sihirli periler mi? Büyülü devasa şatolar mı? Yoksa atlı askerler mi? Hayır,bunların hiçbiri değil.Sizi çok şaşırtacak ama bırakın böyle fantastik şeyleri , modern yaşamımızda gördüğümüz şeyler bile değil. Tanışmak üzere olduklarınız,bizim zamanımızın biraz gerisinde olan,modernlik ve medeniyetten uzak kalmış,ilkel ve basit bir yaşam ve onu sürdürmekte olanlar..Onlar kim mi? Kasabada yaşayan 'soylu' çiftçiler,tarlalarından 'utok' bitkisi toplayan 'leydi'ler,oldukça varlıklı olduğu halde tüm hayatını 'utio' meyveciğini büyütmeye adayan bilim insanları ve daha niceleri...Peki tüm bu insanlar bu kadar varlıklı ve soyluyken,neden tarlalarda zaman öldürüp,basit bir bitki için saçlarını süpürge ediyorlar? Ben bu insanlarla bizzat tanıştığımda,sizin şimdi olduğunuzdan çok daha şaşkındım ve neler olduğunu algılayamamıştım.Ama sonra tüm parçalar birleşti.Tüm bu bahsettiğim insanlar , bizim etrafımıza bakıp da 'vay be ! hayata bak ! ' diye imrendiğimiz hayatları yaşayan tüm o insanlardan çok daha zengin ve varlıklılar.Ancak Utopia'da zenginlik,altınızdaki spor arabalar veya kolunuzda 2000euro luk saatle değerlendirilmiyor.Burdaki insanların yatırım yaptıkları tek bir şey var.Daha doğrusu tek bir yer.Utopia'ya deniz yoluyla yarım saat bir saatte varılan bir adaya.Onu bu kadar özel kılansa,bu adada Utopia'nın 'minik kalpleri'nin yaşaması.Çocuklardan behsettiğimi anladınız sanıyorum.Bu adada,çocuklar için her tür imkan ve faaliyet mevcut.Ancak adanın bu olanaklarından her istediklerinde kolay kolay faydalanamıyorlar.Ailelerinin onlar için yaptırdıkları oyun alanları,lunaparklar,spor kortları,restoranlar,küçük tepecikler,doğal ortam..Bunların hepsini hak etmeleri gerekiyor.Yani işler bizim dünyamızdaki gibi yürümüyor bu adada.Herkes eşit ve 'çocuk' olsalar bile , bir şeyler için mücadele etmeleri,mücadele etmeyi öğrenmeleri gerekiyor..
Gelin ülkemizde herhangi bir orta halli veya durumu iyi kabul edilebilecek aileye soralım : ''Aa! Onlar daha çocuk ayol, ne mücadelesi! '' cevabını almadığımız bir tek aile çıkar mı bundan bile emin değilim..
Utopia bölüm 3-son.
Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanan yazıların tüm hakları Ceyda Meriç'e aittir. Kaynak gösterilerek dahi bir yazının tamamı yazılı izin alınmaksızın kullanılamaz. Sadece alıntı yapılan yazının bir bölümü, alıntı yapılan habere/yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder